24 Ağustos 2009 Pazartesi

Biyoloji Nedir?

Biyoloji, yaşayan ya da fosil canlıları, canlıların yaşam süreçlerini ve bütün fiziko-kimyasal yönleriyle yaşamı inceleyen temel bilim dalı. Biyoloji, konusunun enginliği nedeniyle başlangıçtan bu yana, incelediği canlı gruplarına, konuya yaklaşma biçimine ve yaşam süreçlerini organ, doku, hücre ya da hücre bileşenleri düzeyinde ele alışına göre çeşitli dallara ve alt dallara ayrılmıştır.


Biyolojinin başlıca dallarıCanlı gruplarına göre yapılan genel ayrımda, biyolojinin en eski iki dalı olan zooloji hayvanları, botanik ise bitkileri konu alır. Yeryüzünde toplam 2-4,5 milyon kadar hayvan ve bitki türünün yaşadığı sanılmaktadır; bugüne değin bu türlerden ancak bir milyon kadarı saptanıp incelenebilmiştir. Paleontolojinin konusuna giren soyu tükenmiş türlerin ise 15 milyon ile 16 milyar arasında değişebileceği ileri sürülmektedir. Mikroskopik canlıların bütün bu sayıların dışında olduğunu belirtmek, biyolojinin kapsamı açısından bir ölçüt olabilir. Tür sayısının bu denli kabarık olması, biyoloji dallarını kendi içlerinde alt dallara ayırma zorunluğunu getirmiştir. Örneğin hayvanları ve bitkileri âlem düzeyinde inceleyen zooloji ile botanik, genellikle sınıf düzeyindeki birtakım alt dallara ayrılır: Kuşları inceleyen ornitoloji, balıkları inceleyen ihtiyoloji, amfibyumları ve sürüngenleri inceleyen herpetoloji, böcekleri inceleyen entomoloji, mantarları inceleyen mikoloji, algleri inceleyen algoloji vb. Ayrı yaklaşımla, tür düzeyinde insanın kökenini ve evrimini biyoloji yönünden inceleyen fiziksel antropoloji hem zoolojinin, hem de insanı biyolojik, toplumsal ve kültürel bir varlık olarak ele alan antropolojinin bir alt dalıdır. 17. yüzyılın ikinci yarısında, mikroskopun gelişmesinden sonra incelenip tanımlanmaya başlayan mikroorganizmalar ya da mikroskopık canlılar ise, 19. yüzyılın sonlarında ayrı bir dal olarak gelişen mikrobiyolojinin inceleme alanına girer.Böylesine çeşitlilik gösteren canlıları, yalnızca yapısal benzerlik ve farklılıklarına göre tanımlayıp sınıflandırmak bile yeni bir yöntembilimin gelişmesine yol açmış ve Eski Yunan'dan bu yana süren sistematik zooloji ve botanik çalışmaları taksonominin yardımıyla bilimsel bir temele oturtulabilmiştir. Bugün taksonomi, eskiden olduğu gibi canlıları yalnızca görünür yapısal benzerlikleriyle değil, hücre ve molekül düzeyindeki özellikleriyle de değerlendirip, canlılar arasındaki en doğru akrabalık ilişkilerini saptamaya çalışır.Biyolojinin dallara ayrılmasındaki ikinci bir yaklaşım, canlıların yapısal ve işlevsel özelliklerine yönelik araştırmaların ayrı birer çalışma alanı olarak tanımlanmasıdır. İster hayvan, ister bitki olsun, tüm canlıların yapısal özelliklerini inceleyen morfoloji, biyolojinin ana dallarından biridir; bu dalı, bitki ve hayvan morfolojisi biçiminde ikiye ayırmak da geleneksel bir eğilimdir. Önceleri, canlıların yapısını ve yapısal bölümlerini biçim, büyüklük ve öbür bölümlerle komşuluk ilişkileri çerçevesinde inceleyen tek dal anatomiydi. Mikroskopun sağladığı olanaklarla, yapıyı doku düzeyinde inceleyen histoloji ve hücre düzeyinde inceleyen sitolojinin de gelişmesiyle, tümü morfoloji adı altında birleştirildi. Gene morfolojinin bir dalı olan embriyoloji, çok hücreli canlılarda, zigot denen döllenmiş tek bir yumurta hücresinin, türünün yapısal özelliklerini kazanıncaya değin izlediği gelişme sürecini inceler. Canlının kendi kendini yenilemesi, gelişmesi, çoğalması, hareket etmesi ve çevreleriyle ilişki kurması, kuşkusuz canlıyı cansız maddeden ayıran temel yaşamsal işlevleridir. Kapsam ve içeriği çağın yaklaşımına göre değişmekle birlikte, Eski Yunan biliminden bu yana biyolojinin başlıca dallarından biri olarak önemini koruyan fizyoloji, canlıya özgü bütün bu işlev ve süreçleri inceler.Canlıların işlevsel özelliklerinin ve yaşam süreçlerinin incelenmesi, bilimin gelişmesine ve teknolojinin sağladığı olanaklara bağlı olarak, hemen her çağda değişik düzeyde ele alınmıştır. 17. yüzyıla değin ancak organ düzeyindeki işlevler incelenebilirken, mikroskopun gelişmesi, canlının en küçük yapısal ve işlevsel birimi olan hücre düzeyinde incelenebildiği hücre biyolojisinin doğuşuna ortam hazırlanmıştır. Laboratuvar araçlarının çözümleme gücü ve duyarlığı arttıkça, gözlem ve deney gerektiren bütün bilimler gibi hızla gelişen biyoloji, hücreden hücre bileşenlerine doğru inerek, yaşamın temel öğelerine eğilebilmiştir. Gerçekten de, konu molekül düzeyinde ele alındığında, yaşam da canlıyı oluşturan kimyasal öğeler arasında bir madde ve enerji alışverişi olarak algılanmaya başlamıştır. Bugün moleküler biyoloji, canlıyı oluşturan moleküllerin yalnızca ayrıntılı fizikokimyasal yapısını değil, bütün yaşam süreçlerini molekül düzeyinde açıklayabilecek bir yaşam bilimidir.Canlı hücrede gerçekleşen tüm kimyasal süreçleri ve yaşamsal işlevlerin yürütülmesi için gereken enerjinin üretim yollarını inceleyen biyokimya, canlıya özgü makromoleküllerin yapısını ve biyolojik olgulan fiziksel yönden inceleyen biyofizik ve üreme işlevinin kalıtım ilkelerini molekül düzeyinde araştıran genetik, biyolojinin, bu gelişmeyi simgeleyen en yeni dallandır. Bilgi birikimini bütünleştirme eğiliminde olan çağdaş yaklaşım, başka bilim dallarıyla kaynaşmış olan biyoloji bilimlerinde de etkisini açıkça gösterir. Fizik ve kimya bilimleriyle bütünleşmiş olan biyofizik ve biyokimya, istatistik ile biyolojinin sıkı işbirliğinden doğan biyometri, deniz bilimlerinin bir dalı olan deniz biyolojisi ve uzay bilimleri içinde giderek ayrıcalıklı bir yer edinen uzay biyolojisi bu yaklaşımın ürünleridir.Biyolojinin birçok dalı canlının yapısal ve işlevsel özelliklerini molekül düzeyinde incelerken, topluluk biyolojisi belli bir alanda ya da yörede yaşayan bütün canlıları topluluk ilişkileri içinde ele alır. Böyle bir inceleme, bir yandan topluluğu oluşturan bireyler, öte yandan canlı ve cansız doğa arasındaki karmaşık var olma ilişkilerini odaklarken, bir yandan da bu ilişkilerin sürekliliğini denetleyen doğa yasalarını ve çevre koşullarını araştırmak zorundadır. 20. yüzyılın en can alıcı konulan olan nüfus patlaması, besin kıtlığı, çevre kirliliği ve bu konuların getirdiği öbür ekonomik, toplumsal ve siyasal sorunlar, ekolojiyi biyolojinin en güncel ve önemli dallan arasına katmıştır.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder